Asıl mevzu ruha inmekte saklıydı ve biz ruhtaki tılsımı asla düşünmedik. Beyhude işler müdürü rütbesi altına gizlenmiş boş işler ile uğraşmayı meziyet zannettik. Elimizden bir şey gelmeyeceğini bile bile sosyolog olmaya yeltendik. Asıl mevzuyu ben dahil herkes halı altına süpürdü. Yanlış anlamayın! Metafizik ile falan uğraşın demiyorum. Kendinizi mutlu edecek, ruhunuza iyi gelecek bir planınız olsun yeter. Bu gün olmasa da bir gün eyleme dökersiniz kanaatindeyim.
Merak etmeyin! Gündüz yaşam mücadelesi verenlerin bir hayli çoğunlukta olduğu yaşam biçimlerinden falan bahsedip sıkıcı bir konu oluşturmayacağım. Sosyolog rolüne falan soyunma derdinde de değilim. Gerçi güzel malzeme ama ilgi alanım değil. En azından şimdilik.
Şehri gece tanımak en güzeli diye iç sesimle muhabbete koyulalı çok zaman olmadı. Kendi kendime sorular sorup, peşi sıra verdiğim cevapların sonu gelmez. Bugünlerde tek yapmak istediğim şey, herkes uyuyunca gecenin ve şehrin kendine has sesini dinleyerek saatlerce yürümek istiyorum. Yıllara meydan okuyan hatıra kokulu bir evin ışıklarının yandığını hayal edip, dönen muhabbete eşlik etmek istiyorum. Yaşanmışlıkların bıraktığı izlerin, nasırlaşmış ellerin hikayesi ile kah sevinip kah hüzünlenmek insani duygularımı sabaha kadar fullemek istiyorum. Sürekli göl manzarası izleyen banka oturup ne kadar şanslı olduğunu fısıldamak, uyku tutmayan martıya çekirdek ayıklayıp ziyafet vermek istiyorum. Şehrin en yüksek tepesine çıkıp yeşil ışıklı minarelerden arşa yükselecek ilk sese ben şahit olmak istiyorum. Tek tük geçen araçların gürültüsüne sağır rolü yapıp gölün melodisinde kendimle raksa durmak istiyorum. Şehrin en karanlık sokağından sessizce geçip yalnızlığın ve kokunun tadına varmak istiyorum. Sahil boyu sıralanan ağaçların bir biri ile doyumsuz sohbetine bakıp kalmak istiyorum. Ay diğer yarısı işe gölden bakışırken şiir yazmak, avazım çıktığı kadar bağırıp okumak istemiyorum. Ben insanı ve hayatı ruhun derinliklerinde, şehri gece ruhunda yaşamak istiyorum. Sokaklara atılan Pet şişe vb. Çöpleri toplayıp atmaktan usandım. Vurdumduymazca yediğini çöp tenekesine atmayanlara diş sıkmaktan çenem ağrıdı desem yeridir. Onlar için gece karanlığına şöyle seslenmek en iyisi: Getirdiklerinizi yanında götürmeyi başarabilirsiniz! Az daha gayret. Eğitim ise şart. Bu moral bozucu havayı elimin tersi ile itip kendine dönme zamanı diye telkinde bulunuyorum, ama bir türlü çıkamıyorum. Yediği çikolatanın ambalajını yere bırakanı çöp kutusuna atıp asma kilit ile içeride bırakmak istiyorum diyerek konuyu kapatıyorum.
Şuan ne yapıyorsun diye sorana ise şöyle cevap vereyim. Yemyeşil çimlerin içinde hafiften esen rüzgarla sallanan sümbül ve papatyaların yanı başında azar azar akan çeşmenin sesini dinliyorum. Güneş parça parça olmuş bulutların arasından ısrarla dünyayı görmek istiyor. Çetin bir savaşın tam ortasında olsa gerek. Bir kaç dakika sonra üstünlük kuran buluta minnettar emojisi bile gönderdim. Güneşin galip zamanı çok sürünce sol tarafımı kavururcasına takıyor. Kuş ve kurbağa sesi birbirine karışmış, ağaçların bazıları rengarenk çiçek açmış. Bahar gelmiş dememe gerek yok değil mi?