Yeni bir gün başlıyor
eski bir adam için
Erkenden kalkılacak
el yüz yıkanacak, tuvalet vesaire
ocağa çay konacak
haberlere dalınacak TV’lerde
sövülüp sayılacak
Alışveriş filan olamaz bu pahalılıkta
arada bir çıkıp yürümeli
spor kabilinden
hiç olmazsa on dakika bilemedin yirmi
kaslar açılmalı, beden gerilmeli di mi?
Öğlen oldu mu ardından
kap kacak tıngırdamalı
aş kaynamalı tencerede
kadın kısmı boş kalmamalı
Kısa da olsa bir dinlence hayali
şımarık yazlıkçılar gibi
şu tekdüze günlerde
şöyle dingin bir kıyıda, oh ne güzel,
dönüp eşe dosta horozlanmak.
Yalnız o sıcaklarda bir ikircik var:
Akdeniz’in kavuran Güneşinde
ya malinmelanomlanmak, ya osteoporozlanmak.
İkindin bir çay faslı daha
hani İngiliz adeti üzre,
Bertrand Russel ne demişti hani?
“Kahvaltıda tereyağ, çayla çörek asla.”
Bazen siyaset de mi olsa diyor insan
biraz entel dantel takılmak
ya da yazılmak bir partiye
mitingler, sloganlar, elde flama bayrak.
Akşama Allah kerim:
Öğlenden kalan yemek, kahvaltı,
önüme ne konsa yerim,
atla deve değil ya kaderim.
Arada yoklayan anılara ne demeli?
Sevgiler yaşasa da seviler unutulmuş,
yaşam seni bir tutmuş
şu çiğnediğin kuru otla
her rengini bir etmiş soğurmuş
Ve işte “Bir Gün Sonunda Arzu”
İşte her akşam yinelenen adet
İşte Haşim, işte hüzzam, işte nihavent.
Gece oturmak geç vakte kadar
dizi mizi kitap mitap…
Bir gün daha geçti ömürden diye
-Namaz niyaz hak getire-
Vur kafayı rüya dolu uzun geceye.