“Öfff… Eski sevgilimi hatırladım ya…”
“Hangisini?”
“Ya işte onu hatırlayamadım. Hiç birisinin sana sahip olduğunu düşündüğün oluyor mu, ya da bir şeyin?”
“Evet, evet fark ettim bunu. Her fark ettiğimde de gitmek istedim. Bazı insanlar aile kurmaya önem verirler, yani buna değer verirler. Bazıları ise başka birtakım şeylere değer verirler. Bunlara değer verirken niye değer verdiğini düşünmez birey, toplumun içinde erimiş olan birey. Hem toplum koleje girmeyi değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yok sayma halidir, koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır, iyi bir işe girmek için yarışır, güzel bir kadınla evlenmek için yarışır, devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu…”
“Aslında kazanmak nedir ki? En büyük zaferi kazandığında bir Antonius olduğunu düşün, Paris’e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu… Yalnız kaldığın o anda, ‘Ne oldu be, şimdi ne olacak?’ diyorsan kaybedensin sen. Kaybetmişsin. Yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.”
“Peki, bunun farkında olmak, yaşlı bir Kızılderili’nin dediği gibi, hayatın bize sunamadıklarını mı sunar, yoksa bir radyo dinleyicisinin dediği gibi, sanat diğer tüm şeyler gibi sadece seks için midir? Yaşlı bir Kızılderili ne kadar yanılabilir?”
“Bazen yanılabilir.”
“Bazen susar.”
“Bazen konuşmak ister.”
“Bazen dinlemek ister.”
“Bazen yalnız kalmak ister.”
“Bazen arkadaş ister.”
“Bazen gitmek ister.”
“Gider bazen.”
“Bazen gidemez.”
“Bazen hiç gidememekten korkar.”
“Bazıları sonsuz neşeye doğar.”
“Bazıları sonsuz geceye…”
“Bazen ölürsün.”
“Bazen ölemezsin. Bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin.”
“Bezen kendinden uzaklaşmak ister insan.”
“Bazen gidersin, sırf dönebilmek için.”
“Bazen ağlarsın bayağı.”
“Bazen ağlayamıyorsun bayağı bayağı.”
“Bazen içiyorsun. Bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da bazen sen zaten içmeye gidiyorsun. Bazen Acıbadem’den bir taksiye biniyorsun ‘Kadıköy’e,’ diyorsun, bazen yüzüne bile bakmıyor.”
“Bazen bir kadın geliyor, oturuyor karşına ve ağlıyor.”
“Kadınlar hep ağlıyor.”
“Bazen bir kadın sana ‘En çok korktuğum şey bir kadının gözyaşıdır,’ diyor, kendi adına, ‘Eğer çok sevdiysen,’ diyor, yani çok sevdiysen, oysa bilmiyor ki sevmek de bir ana ait.”
“Her şeyin başı su…”
“Felsefenin de…”
(ALINTI: KAYBEDENLER KULUBÜ)