Uzun bir suskunluktur yaşadığım
Ne kadar konuşursam dibine gömüldüğüm
Dibi olmayan,
Başı olmayan,
Köşesi olmayan,
Sonu hiç olmayan bir suskunluk.
Oysa konuşmak tutkuyla
Yalnızca gülümsemelerle bölünebilen
Ve böylesine konuşmak
Ancak kahkahalarla bölünebilirdi zaten.
Gizlice gülümserken yakalıyorum kendimi
Ve konuşurken…
Tatsız, tuzsuz, baharatsız bir sohbet içinde.
İçinde…
Çünkü, Dolanıyorum kelimelere,
Kayboluyorum bu biçare monoloğun köründe
“Kendi kendine konuşana…” diye başlayan sorulara maruz kalıyorum.
“Yalnız” diyorum cevaben, “yapayalnız.”