Bir kuş nasıl sevilir? Onu ürkütmeden narince ve ona zarar vermeden? Peki, gönülde bir kuş nasıl sevilir? Evet! O benim için bir kuş kadar narin ve hassas. Beni her daim o denli eşsiz hissettiriyor ki göğsümün içindeki her kıpırtının sanki onun kanat çırpışları ve onun eseri olduğuna inandırmayı başarıyor.
Korkuları var! Zaten hangimizin yok ki? Ama o, bana tüm bu korkulara rağmen tekrar yaşamayı öğretti. Belki o da yaşamaktan korkuyordu aynı benim gibi…
O bir fani! Ama ruhlar ölümsüzdür derler. Simasında yansıyan ifadeyse bir melek zuhuru gibi masumane… Tek bir gülümseme, tek bir bakış: gözleri aydınlatan kutsal bir nur gibi içimi sıcacık ediyor en soğuk günde bile.
Evet, onunla karşılaşmam; Tanrının varlığının en güçlü delili gibi… Yarattığı bu insan, bu güzellik, bu sıcaklık Tanrının ne kadarda azametli olduğunun en büyük delili değil mi?
Herkese nasip olmaz bu hissettiklerim. Biliyorum. Bu tatlı sevgi tohumunun gönlümde an ve an bu kadar güzel yeşermesinden sonsuz minnet duyuyorum.
Eskiden olsaydı yani ondan önce bende çok korkardım. Şimdiyse nedense hiç korkmuyorum. Sadece yaşamak ve görmek istiyorum. Onu yaşamak, onu hissetmek, onu anlamak ve sadece onu sevmek istiyorum. Onun gülümsemesini doya doya seyretmek istiyorum. Onun güzel ellerini öpmek, koklamak ve yine derin derin kendi kendime iç çekmek istiyorum. Onun içine karışıp yok olmak ve onunla beraber tekrar var olmak istiyorum. Onu seven yüreğimin onunla coşup onunla durulacağını da artık çok iyi biliyorum.
Peki, bu yaşadıklarım ve bu hissettiklerim ne ola ki? Sadece basit bir hoşlantı veya geçici adi bir heves mi? Asla! Çünkü benim onda bulup gördüğüm hiçbir basitlik ve bayağılık yok. Onu sevip benimsemek yüreğime en iyi gelen tek merhem…
Tüm bu hislerin tabi ki bir anlamı olmalı! Bir kuşu sevmek, hem de çocuk kalbimle sevmek gibi…
Evet! Şimdi aklımda yine o deli soru; “Bir kuş nasıl sevilir?” Çünkü seni bir kuşu sever gibi seviyorum… Nasıl sevileceğini tam olarak bilemeden ama delicesine bir tutku ile.